Geçmişte yaşanan çatışmalar ve anlaşmazlıklarla dolu olan Kafkasya, Donald Trump’ın yüksek profilli diplomatik çabaları sayesinde yeni bir barış dönemine adım atıyor. Uzun süredir devam eden Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki gerilimli ilişkiler, Amerika Birleşik Devletleri’nin hikayelere girmesiyle birlikte yeniden şekilleniyor. Bu anlaşma, sadece iki ülkenin değil, aynı zamanda bölgenin coğrafi ve siyasi haritasını da önemli ölçüde etkileyebilir. Peki, Trump’ın bu girişimi, Kafkasya’nın geleceğini hangi yönde etkileyecek?
Azerbaycan ve Ermenistan arasında yıllardır süregelen çatışmalar, özellikle Dağlık Karabağ bölgesi üzerindeki mücadelenin getirdiği derin yaralardan kaynaklanıyor. 2020 yılında gerçekleşen çatışmaların ardından, uluslararası toplumun gözü, iki ülke arasındaki barış çabalarına çevrildi. Donald Trump’ın bu süreçte arabulucu rolü üstlenmesi, birçok gözlemci tarafından tarihi bir adım olarak değerlendiriliyor. Trump’ın öncülük ettiği bu anlaşmanın, iki ülke arasındaki ilişkileri normalleştirebilme potansiyeli taşıdığı ifade ediliyor.
Trump, daha önce uzunca bir süre süren gerilimi çözmek için diplomasi yürütmeye kararlı bir lider olarak sahneye çıktı. Hem Azerbaycan hem de Ermenistan, Amerika'nın bu pazarlık sürecindeki rolüne büyük önem veriyor. Hatta Trump’ın liderliği altında imzalanan bu anlaşmanın, ABD’nin bölgedeki etkisini artıracağı ve Rusya ile olan geleneksel “etki alanı” mücadelesinde yeni bir denge yaratacağı belirtiliyor. Her iki ulusun da ABD ile daha yakın ilişkiler kurma isteği, bu anlaşmanın arka planında yatan dinamiklerden biri olarak öne çıkıyor.
Anlaşmanın gerçekleşmesi, Azerbaycan ve Ermenistan toplumları arasında barış ve huzur ortamının tesis edilmesi adına büyük bir fırsat sunuyor. Ancak bu fırsatın ne kadar sürdürülebilir olduğu, iki tarafın da anlaşmayı ne ölçüde uygulayacaklarına bağlı. Tarihte yaşanan çatışmalar göz önüne alındığında, tarafların birbirine olan güvensizlikleri, yeni sorunların ortaya çıkmasına neden olabilir. Bu bağlamda, Trump’ın ve ardından gelecek liderlerin yürütmesi gereken diplomatik sürecin ne denli kritik olduğu anlaşılıyor.
Bu anlaşmanın en büyük risklerinden biri, dış güçlerin etkisidir. Özellikle Rusya’nın Kafkasya’daki rolü, bölgedeki dengeleri sarsabilecek kadar güçlü. Rusya’nın, bu anlaşmanın kendi çıkarlarına aykırı olduğunu düşünmesi durumunda, müdahale etme şansı yüksek. Bu durum, barış sürecinin istikrarını tehdit edebilir. Daha önceki anlaşmaların başarısız olduğu deneyimlerden hareketle, tarafların ciddi bir kararlılık içinde olmasının yanı sıra, uluslararası toplumun da destekleyici bir rol oynaması gerekiyor.
Sonuç olarak, Trump’ın Kafkasya’daki barış çabalarının, Azerbaycan ve Ermenistan’ın yanı sıra tüm bölge için önemli bir dönüm noktası olacağı söylenebilir. Ancak bu barış ortamının kalıcı hale gelmesi, sadece imzalanan bir anlaşmayla mümkün olmayacak; aynı zamanda iki tarafın da birlik içinde hareket etmesi ve yapıcı bir diyalog sürdürmesi gerekecek. Tarihsel sorunlar ve çatışmaların kökenleri her zaman basit değildir, fakat uluslararası destek ve kararlılık, bölgedeki barışın geleceği için büyük önem taşıyor.