Otizm spektrum bozukluğu, günümüzde giderek daha fazla çocukta tanı konulan bir durum olarak dikkat çekiyor. Yapılan araştırmalar, otizmin özellikle erkeklerde kadınlardan çok daha yaygın olduğunu gösteriyor. Aslında bu durum yalnızca bugünün meselesi değil; tarih boyunca bu ilişkiyi sorgulayan birçok bilim insanı ve uzman bulunmaktadır. Ancak son bulgular, erkeklerde otizmin yaygınlığının ardında yatan sebepler konusunda endişeleri arttırıyor.
Günümüzde yapılan çeşitli araştırmalar, otizmin erkeklerde görülme oranının, kadınlara kıyasla yaklaşık dört kat daha fazla olduğunu ortaya koyuyor. Bunun yanı sıra, hastalığın şiddet düzeyi ve belirtilerin görünüm şekli de erkeklerde daha belirgin olabiliyor. Örneğin, bir otizm spektrum bozukluğu tanısı alan her dört çocuktan biri sıklıkla erkek olarak tanımlanıyor. Yapılan epidemiyolojik çalışmalar, özellikle okul çağındaki çocuklar arasında otizmin erkeklerde %1'den fazla oranda görüldüğünü ve bu oranın kızlarda %0,1 seviyelerinde seyrettiğini göstermektedir.
Bu oranlar yalnızca rakamsal verilere dayanmakla kalmayıp, aynı zamanda toplumda otizmin algılanış biçimini de etkiliyor. Kız çocukları genellikle daha az fark edilebilir belirtiler sergileyebiliyor ve bu nedenle çoğu zaman doğru bir tanı alana kadar uzunca bir süre geçiyor. Ancak erkek çocuğunda otizm belirtisi gösteren davranışlar daha belirgin ve dikkat çekici olabiliyor. Dolayısıyla, otizm erkeklerden çok daha sık tanı almakta ve dolayısıyla tedavi süreçlerine girmekte.
Uzmanlar, erkeklerde otizmin yaygınlığını açıklamak için çeşitli teoriler öne sürüyordu ve bu teorilerin pek çoğu biyolojik ve çevresel faktörlerin bir bileşimini içeriyor. Öncelikle, genetik faktörlerin rolü ciddi anlamda tartışma konusu. Araştırmalar, otizmin genetik bir bileşeni olabileceği kanaatinde. Bunu destekleyen birçok genin erkeklerde daha fazla ifade edildiği bulunmuştur. Ayrıca, erkekler genellikle daha fazla genetik riske maruz kalıyorlar. Bu tür genetik varyasyonlarının otizm riskini artırdığı bulunmuş ve erkeklerin bu tür genetik yapıların taşıyıcısı olma şansı daha yüksek olarak değerlendirilmiştir.
Diğer yandan, hormonlar da erkeklerde otizmin yaygınlığına dair önemli bir faktör olarak öne çıkıyor. Özellikle testosteron düzeyinin, beyin gelişimi ve sosyal davranışların şekillenmesinde etkili olduğu bilinmektedir. Bazı çalışmalarda otizmli bireylerde yüksek testosteron seviyelerinin varlığı tespit edilmiştir. Bu durum, erkek çocuklarının beyinlerinin yapı ve işlev açısından farklı gelişimine yol açabiliyor. Dolayısıyla, bu tür biyolojik faktörlerin varlığı, erkeklerde otizm yaygınlığını artıran etmenler arasında sayılabilir.
Çevresel faktörler de önem taşıyor. Anne karnındaki gelişim döneminde maruz kalınan herhangi bir zararlı madde veya enfeksiyon, fetüsün gelişimini etkileyebilir. Ara sıra yaşanan doğum komplikasyonları veya hamilelikte geçirilen stresler, erkek çocuklarının otizme yakalanma riskini artırabilir. Dolayısıyla; genetik ve çevresel faktörlerin bir arada değerlendirilmesi, otizmin erkeklerde daha yaygın görülmesinin temel gerekçelerini daha iyi anlamamıza olanak tanıyor.
Sonuç olarak, otizm spektrum bozukluğunun erkeklerde neden daha yaygın olduğuna dair birçok çalışma ve çözümleme yapılmaya devam ediyor. Sonuçlar, yalnızca bilim camiasını değil, aileleri, eğitimcilere ve toplumun diğer kesimlerini de derinden etkiliyor. Toplumda farkındalığın artırılması ve otizmli bireylerin yaşam kalitesinin iyileştirilmesi için gerekli adımları atmak, hepimizin sorumluluğudur. Erkeklerde otizm yaygınlığını azaltmanın yolu, farkındalık ve eğitim yoluyla başlıyor. Unutulmamalıdır ki her birey kendi içinde değerlidir ve toplumda yer bulmayı hak etmektedir.