Türkiye, stratejik konumu ve yaşanan küresel krizler nedeniyle göçmen akınının en fazla hissedildiği ülkelerden biri haline gelmiştir. Bu bağlamda, son günlerde yapılan operasyonlarla Türkiye'nin iki farklı ilinde düzensiz göçmenlerin yakalandığı haberleri gündeme damgasını vurmuş durumda. Bu yazımızda, olayların detaylarına inecek, Türkiye'deki düzensiz göçmen sorununun arka planını inceleyeceğiz ve bu durumun toplumsal etkilerini değerlendireceğiz.
Yakalama operasyonlarının gerçekleştiği iller, Türkiye'nin doğu ve güneydoğu bölgelerinde bulunan önemli merkezlerdir. İlk il olarak, Batı Anadolu'dan gelen düzensiz göçmenlerin geldiği sırada yakalandığı İzmir'dir. Burada gerçekleştirilen operasyonda, yerel güvenlik güçleri tarafından yapılan denetimlerle çok sayıda düzensiz göçmen ele geçirilmiştir. Alınan bilgilere göre, bu göçmenlerin büyük çoğunluğunun Afganistan, Suriye ve İran kökenli olduğu belirlenmiştir.
Diğer bir il ise, Türkiye'nin insan kaçakçılığı ile mücadele eden Adana'dır. Adana'nın yerel jandarma ekipleri tarafından düzenlenen operasyonlar sırasında, göçmenlerin insan kaçakçılarının zulmünden kurtularak güvenli bir yol arayışında bulunduğu gözlemlenmiştir. Bu operasyonda da benzer şekilde çok sayıda düzensiz göçmenin yakalandığı ve kimlik tespit işlemlerinin yapıldığı bildirilmiştir. Adana'daki operasyon, hem ilde hem de çevre illerdeki kaçakçılık faaliyetlerinin gözler önüne serilmesi açısından önem taşımaktadır.
Türkiye, Birleşmiş Milletler'in 2022 verilerine göre, dünya genelinde bir numaralı sığınmacı kabul eden ülke konumundadır. Ülke, barındırdığı yaklaşık 4 milyon Suriyeli mülteci başta olmak üzere milyonlarca düzensiz göçmene ev sahipliği yapmaktadır. Bu durum, hem sosyal yapıyı hem de ekonomik durumu derinden etkilemektedir. Düzensiz göç, yeni gelenlerin entegrasyonu, iş bulma, sağlık hizmetlerine erişim gibi pek çok konuda zorluklar yaşanmasına neden olmaktadır.
Düzensiz göçmenler, sık sık insan kaçakçılarının hedefi haline gelmektedir. Bu nedenle, yerel emniyet güçleri ve jandarma, sıkı denetimle bu durumu yok etmeye çalışmaktadır. Bunun yanı sıra Türkiye, uluslararası işbirlikleri ve anlaşmalarla bu sorunun çözümüne destek olmaktadır. Ancak sorun, yalnızca kolluk kuvvetlerinin düzenlediği operasyonlar ile çözülmesi gereken bir mesele olmaktan öte, toplumsal bir farkındalık ve dayanışma gerektiren bir konu olarak gündemdeki yerini korumaktadır.
Düzensiz göçmenlerin yakalanması, her zaman suçlu ya da tehlike arz eden bir durum olarak algılanmamalıdır. Bu kişiler, daha iyi bir yaşam umuduyla yola çıkan ve koruma arayan insanlardır. Dolayısıyla, insan hakları perspektifinden bakıldığında, bu düzensiz göçmenlere uygun bir destek ve çözüm sunulması önemlidir. Türkiye'nin, bu krizin üstesinden gelebilmek için hem yerel, hem de uluslararası alanda aktif bir rol oynaması gerekmektedir.
Sonuç olarak, Türkiye'deki düzensiz göçmen meselesi, karmaşık ve çok boyutlu bir sorundur. İzmir ve Adana'da gerçekleşen bu son operasyonlar, ülke genelinde daha büyük bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu ve bu konuda toplumsal bir bilinç oluşturulması gerektiğini gözler önüne sermektedir. Unutmayalım ki, herkes daha iyi bir yaşam için mücadele ediyor ve bu mücadelede insan onurunu gözetmek bizim sorumluluğumuzdur.